لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
  İSLAM'A RAZI OLMAMA VE KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR
 

 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Bir adam, şehadeti inkar eden bir kişiye "doğru söyledin" ve şehadeti kabul eden kişiye de "yalan söyledin" derse, bu sözün şaka niyetiyle veya  geçiştirme  niyetiyle bile olsa yine de küfür  olduğunu herkes bilir.

Yukarıdaki sözlere benzeyen ve aynı  şeyleri ifade eden daha bir çok söz, hareket ve durum vardır ve bunların hükmü de yakarıdaki gibidir. Kim bunlardan birini yaparsa İslam dairesinden çıkar ve kafir olur. Bu söz, hareket ve durumların bazıları:

1- Küfre rıza halleri:

a) Kafirleri (müşrikler, Allah'ı inkar edenler, mürtetler) tekfir etmeme veya onların küfründe şüphe etme veya onların inandıkları şeyleri kabul etme.

Bir şahıs, cemaat, parti veya gurubun inandıkları şeyler açık bir küfür olduğu halde onları tekfir etmemek veya onları tekfir etmede  tereddüt etmek yada onların inandıkları şeyin doğru olduğunu söylemek; örneğin; İslam kanunlarını yürürlükten kaldırıp tağuti kanunlarla insanları yöneten kişi ya da kişilerin öğle vakti, bulutsuz bir günde güneşin görüldüğü gibi  apaçık görülen küfürlerine rağmen onları tekfir etmemek veya tekfir etmede tereddüt etmek veya onları desteklemek küfürdür. Bu kişileri tekfir etmeyen kişilerin kafir olmaları açık küfrü olan kişileri tekfir etmemelerinden dolayıdır. Fakat herkes tarafından açık bir şekilde bilinmeyen bir küfrü olan kişileri, o küfrünü bilmediğinden dolayı tekfir etmeyen küfre rıza göstermiş olmaz.

Mesela: Kişi demokrasiyle inanıyordur. Demokrasiye inanmak ise küfürdür. Çünkü demokraside hakimiyet halka verilmiştir. İslam da ise hakimiyet yalnızca Allah'a aittir. Kişi demokrasinin bu manaya geldiğini bilmeyebilir. Bu kişiye önce bu durum izah edilir. Eğer düşüncesinde ısrar ederse  tekfir edilir. Aynı şekilde bu kişiyi tekfir etmeyen kişi yede  durum izah edilir. Kabul etmezse hiç bir mazereti kalmadığından dolayı ikinci kişide tekfir edilir.

Tekfir edilecek kişinin küfründe  bütün alimlerin  icma etmiş olmaları gerekir. Bazı alimler tekfir etmesine rağmen bazıları etmişse bu kişiyi tekfir etmeyen kişi tekfir edilmez.

Mesela; Hariciler ve namazı inkar etmeden terk eden kişileri tekfir etmeyenleri tekfir etmek gibi.

Allahu Teala imanı ve küfrü Kur'an'ı Kerimde  açık bir şekilde belirtmiş ve Rasulullah (s.a.s)'de sahih hadisi şeriflerinde bunları bize açıklamıştır. Bu yüzden Kur'an'ı Kerim ve sahih sünnette açık küfür olan bir şeyi yapan kişi kafir olarak isimlendirilir. Kafir olan bu kişiyi tekfir etmeyen de Allah'ın hükmüne karşı gelip başka bir hüküm verdiğinden dolayı kafir olmuş olur.

b) Kafirlere karşı dostluk gösterme ve onların dinini kabul etme. Şehadetin manası daha önce de anlatıldığı gibi Allah'tan başka, ibadete layık olmayan sahte ilahları reddetmek ve bütün ibadetleri yalnızca Allah'a yapmaktır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

Muhakkak ki her topluluğa Rasul gönderdik ve Allah'a ibadet etmelerini ve tağuttan sakınmalarını emrettik."[1]

Allah'a ibadet edip O'ndan başka ibadet edilenleri reddetmeden ve onları tekfir etmeden tevhid gerçekleştirilmiş olmaz. Bu konuda alimler arasında ihtilaf yoktur.

Bir kişi kafirlere itaat edip onların dinlerini kabul eder, onlara malıyla yardım ederse ve onlara dost edinirse veya onlara, Müslümanlara verdiği hakları verirse bu kişi tağutu inkar etmemiş sayılır.Bu kişi tağutu ve tağuta ibadet edenleri inkar etmemiştir. Allah'a ibadet etse bile müslüman olarak kabul edilmeyip onlardan sayılır. İkrahı mülcie (zorlayıcı baskı) olmadığı müddetçe hüküm budur. Zorlama: Ölüm tehdidi veya vücuttan herhangi bir organın kesilmesi veya kişinin üzerinde ömür boyu sakatlık bırakacak bir işkence ya da bazı alimlere göre Müslümanlara yardım eden zenginin malının tümünün alınmasıdır. Anca  bu  durumda olan kişi,  kalbi imanı tasdik emek şartıyla, onların istediği küfrü söyleyebilir.

Kafirleri dost edinmenin, onlara desteklemenin küfür olduğunu gösteren bir çok ayetler vardır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

Mü'minler mü'minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan bekleyebileceği hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hali (Takiyye) müstesna. Allah sizi kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah'adır."[2]

İbn Cerir bu ayeti şöyle açıklıyor:

Ey iman edenler! Kafirleri dost ve yardımcı edinmeyin ve onları müslümanlara karşı desteklemeyin. Mü'minlerin gizli sırlarını göstermeyin. Sizden kim bunu yaparsa Allah ondan beri olmuştur. Çünkü o dininden dönmüş ve kafirlerin dinine girmiştir. Ancak sakınanlar müstesna. Bu ayet " kalbi imanla dolu" ayeti gibidir. Şöyle ki:

Müslüman, kafirlere karşı düşmanlık gösterecek kuvveti olmadığı zaman onlara dostluk ve sevgi gösterisi yapabilir. Ancak kalbinin buğz ve düşmanlık dolu olması gerekir. Fakat bunu yaparken onların küfrüne desek vermesi veya müslümanlara karşı onlara yardım etmemesi gerekir.[3]

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları veliler edinmeyin (yani onlara dostluk göstermeyin ve yardım etmeyin). Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez. Kalplerinde hastalık bulunanların onlara doğru koştuğu görürsün. "Bize bir kötülük isabet etmesinden korkarız" derler. Umulur ki Allah bir fetih ihsan eder veya katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar."[4]

Onlar birbirlerinin dostudurlar... Bu açık bir hakikattir... Onlar hiçbir tarihte ve hiçbir yerde müslümanlara dost olmamışlardır... Asırlar birbirini kovalamış, fakat bu sözün doğruluğuna gölge düşürememiştir.

Müslümanların bir taraftan yahudi ve hristiyanların dostluğuna sığınırken, diğer taraftan iman ve İslam vasfını üzerinde taşıması ve Allah'ı, Rasulü nü ve iman edenleri dost edinen Müslümanların arasında kalması mümkün  değildir...

İbn Ebu Hatim, Muhammed İbn Sirin'den dedi ki:

Abdullah İbn Utbe  şöyle dedi:

"Dikkat edin. Bazınız yahudi ve hristiyan  olur da haberi olmaz." Muhammed İbn Sirin dedi ki:

"Maide: 50-51'ikasdettiğini anladık."

Yahudi ve hristiyanları dost edinenlerin gösterdikleri mazeretlere baktığımızda kitap ehli nin sultanlarından mevkilerini ellerinden alacalarından ve dünyalık metalarının kaybolacağından korktukları için onları dost edindiklerini iddia ettiklerini görürüz. Allah bu mazeretleri kabul etmemiştir. Buna dikkat edilecek olursa Allah'ın mazeret olarak kabul ettiği ikrahın mahiyeti daha iyi anlaşılmış olur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Onlardan bir çoklarının kafirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara  gazap etmiştir. Onlar ebedi olarak azab içinde kalacaklardır. Eğer onlar Allah'a, Rasulü ne ve ona indirilene iman etmiş olsalardı kafirleri dost edinmezlerdi. Fakat onlardan bir çoğu fasık kimselerdir."[5]

Allah'a iman; kafirlere dost olmamaya bağlıdır. Kafirlere dostluk asla imanla bağdaşmaz. Aynı şekilde kafirlere dostluk, Allah'ın gazabına ve cehennemde ebedi olarak kalmaya sebep olduğu için  imanlı bir kişide hasıl olmaz. Allah onlarla dostluk kurmamayı Lailahe İllallah'a bağlıyor.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

Münafıklara, kendilerine elem verici bir azab olacağını müjdele. Onlar inanları bırakıp da kafirleri dost edinenler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Doğrusu kudret bütün olarak Allah'ındır." [6]

Bu ayette kafirleri dost edinmenin münafıkların en belirgin özelliklerinden olduğu belirmiştir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile  Allah'a ve Rasulü ne karşı gelenlere sevgi beslediklerini göremezsin. İşte Allah imanı bunların kalplerine yazmış ve katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan ve içlerin de temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan razı olmuştur. Onlarda O'dan razı olmuşlardır. İyi bilin ki saadete erecek olanlar Allah'tan yana olanlardır." [7]

Bu ayette hiçbir mü'minin kafirlere babası, kardeşi, ailesi olsa bile dostluk gösteremeyeceğini hükme bağlıyor. Bu böyle iken daha uzak kişileri  dost edinenlerin durumu nedir acaba?

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kendilerine doğru yol açıkça belli  olduktan sonra tekrar eski inkarlarına dönenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine hoş göstermiştir ve hayallerle aldatmıştır. Çünkü onlar Allah'ın indirdiklerini beğenmeyenlere: "Biz size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz" dediler. Halbuki Allah  onların gizlediklerini biliyor. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken halleri nice olacak?

Çünkü onlar Allah'ı gazablandıracak şeylere uydular ve O'nun rızasını hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Allah da onların amellerini boşa çıkarı verdi."[8]

Bu ayette Allah, kandırma niyetiyle olsa bile kafirlere "ileride bazı hususlarda size itaat edeceğiz" diyen kişilerin mürted olduklarını bildiriyor. İman etmelerine rağmen bu sözü söyledikleri için mürted oluyorlar ve imanları onlara fayda vermiyor.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah size Kur'an'da "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini veya onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe o kafirlerle oturmayın diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah münafıkların ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır."[9]

Allah, ayetlerini inkar ve alay edilen bir toplulukta oturan, onlara karşı çıkmayan kişi de küfre rıza gösterdiğinden dolayı kafirdir. Eğer gereken cevabı veremiyorsa o topluluğu terk etmesi gerekir. Bu durumda yalnız Allah'tan korkması, mal, can, mevki, dünya metaını kaybetmekten korkmaması gerekir.


 

 

[1]  (Nahl:36)

[2] (Ali İmran:28)

[3] (Taberi Tefsiri)

[4]  (Maide:51-52)

[5] (Maide: 80-81)

[6] (Nisa:138-139)

[7] (Mücadele:22)

[8] (Muhammed:25-28)

[9] (Nisa:140)

Seyfuddin el-muvahhid -iman ve onu bozan şeyler

 

 
  byeylemzayi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol