لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
  LA İLAHE İLLALLAH'A DAVET ETMEK
 
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"De ki: "Benim yolum budur. Ben ve bana uyanlar bilerek insanları Allah'a davet ederiz. Allah'ı (bütün noksan sıfatlardan) tenzih ederiz. Ben Allah'a ortak koşanlardan değilim." (Yusuf: 12/108)
İbn Abbas (r.a.)'tan şöyle rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.v.) Muaz (r.a.)'ı Yemen'e vali olarak gönderirken ona şöyle dedi:
"Sen ehli kitaptan bir topluluğa gidiyorsun. Yapacağın ilk iş onları "la ilahe illallah"a davet etmek olsun. Eğer bunu kabul ederlerse, onlara Allah'ın kendilerine bir gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu da kabul ettikleri taktirde onlara, Allah'ın kendilerine zenginlerden alınıp fakirlere verilmek üzere zekatı farz kıldığını bildir. Bu hususta da sana itaat ettikleri taktirde (zekat toplarken) mallarının en iyilerini haksız yere almaktan sakın ve mazlumun bedduasından kork. Çünkü onunla Allah arasında engel yoktur." (Buhari Zekat: 1, Müslim İman: 29, Ebu Davud Zekat: 5, Tirmizi Zekat: 6, Nesai Zekat: 46, İbn Mace Zekat: 1,Ahmed: 1/232-233.)
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle rivayet etti:
"Hayber Günü Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Yarın sancağı, Allah'ı ve Rasulünü seven, Allah ve Rasulü tarafından da sevilen bir kimseye vereceğim. Allah onun vesilesiyle bize fethi nasib edecek."
Ashabı kiram, o geceyi sancağın kime verileceğini merak ederek geçirdiler.
Sabah olunca Rasulullah (s.a.v.):
"Ebu Talib'in oğlu Ali nerededir?" diye sordu.
"Gözlerinden rahatsız." dediler ve gidip Ali (r.a.)'yi Rasulullah (s.a.v)'in huzuruna çağırdılar.
Rasulullah (s.a.v.), Ali (r.a.)'nin gözleri için dua etti.
Gözleri, sanki hiç hasta olmamış gibi, derhal şifa buldu. Sonra sancağı ona verdi ve şöyle buyurdu:
"Onların yurtlarına telaşa meydan vermeden var. Önce, onları İslama davet et. Onlara Allah'ın kendileri üzerindeki haklarını bildir. Yemin ederim ki, senin vasıtanla bir kimsenin hidayete ermesi, senin için kırmızı develerden daha hayırlıdır." (Buhari Cihad: 102, 121, 143, Fedailu's-sahabe: 9,Müslim Fedailu's-sahabe: 34, Tirmizi Menakıb: 20, Ahmed: 5/333)
İSTİFADELER
1 -  İnsanları Allah'ın dinine davet etmek, Rasulullah (s.a.v.)'ın yoludur.
2 - İslam daveti ihlaslı bir şekilde sırf Allah rızası için yapılmalıdır. Ne yazık ki, günümüzdeki insanların büyük bir kısmı, bu vazifeyi bir takım çıkarları için üstlenmiş bulunuyorlar.
3 - İslama yapılan çağrının bilerek ve kesin delillere dayanarak yapılması gerekir.
4 - Tevhid, Allah'ı bütün noksan sıfatlardan uzak tutmakla mükemmellik kazanır. "Subhanallah" kelimesi Allah'ı bu manada yüceltmeyi ifade eder.
5 - Allah'a ortak koşan kimse O'na noksanlık isnad etmiş olur. Çünkü Allah'a eş koşmakla (haşa) O'nda gördüğü bir noksanı telafiye çalışmaktadır.
6 - Bir müslümanın şirkten uzak durması gerektiği gibi, onlardan biri olabileceği endişesiyle, şirk koşanlardan da uzak durması gerekir.
7 - Bir insanın yapmakla yükümlü olduğu ilk vazife Tevhid'i güzel bir şekilde yaşamaktır.
8 - Bir kişi İslama davet edilirken ona bütün ibadetlerden, hatta namazdan da önce, "La ilahe illallah" açıklanır. Kişi ancak bunu kabul ettikten sonra İslamın diğer emirleri kendisine önem sırasına göre anlatılır.
9 - Allah-u Teala'yı tevhid etmek "La ilahe illallah"ı yaşamak demektir.
10 - Ehli kitaptan olanlar, üzerinde bulundukları dini ya bilmezler ya da bilip buna uygun amel etmezler. Bunlara önce "La ilahe illallah"ın manası anlatılır ve buna uygun amel etmeleri istenir; ancak bunu kabul ederlerse İslama girmiş olur ve diğer ibadetlerden sorumlu tutulurlar.
11 - İslam tebliği kademeli bir öğretim metodudur.
12 - Tebliğe ilk önce en önemli olandan başlanır. Bundan sonra İslamın diğer emirleri önem sırasına göre anlatılır.
13 - Hadiste zekat sistemi ve dağıtılacağı yere genel manada işaret edilmiştir.
14 - Tebliğcinin, tebliğ yaptığı kimsenin şüpheye düşebileceği konuları düşünüp bu konularda onu aydınlatması gerekir.
15 - Müslümanların zekatlarını toplayan kimselerin, malların en iyilerini seçip almaları yasaklanmıştır.
16 - Mazlumun bedduasını almaktan sakınmak gerekir.
17 -  Mazlumun bedduasının önüne geçilemez. Çünkü onunla Allah arasında duasının kabul olunmasına hiçbir engel yoktur.
18 - Tevhid'in delillerinden biri de Rasulullah (s.a.v.)'ın ve gerçek müminlerin bu uğurda katlandıkları cefalar, açlık ve hastalıklardır. Günümüzde muvahhid olduğunu söyleyen kimselerin Allah yolunda hiçbir ezaya uğramamaları Tevhidi gerçek manada yaşamadıklarını gösterir.
19 - Rasulullah (s.a.v.)'ın, Allah'ın Ali (r.a.)'nin vesilesiyle fethi nasip edeceğini haber vermesi peygamberliğe has bilgilerdendir.
20 - Ali (r.a.)'nin gözünün derhal şifa bulması da yine Rasulullah'a has özelliklerdendir.
21 - Rasulullah (s.a.v.)'ın Ali (r.a.) hakkında "Allah ve Rasulü tarafından sevilir." buyurması ve fethin onun vesilesiyle kazanılması Ali (r.a)'nin faziletini gösterir.
22 - Sahabenin o geceyi Rasulullah'ın sancağı kime vereceğini merak ederek geçirmeleri, imanda ve ilimde ne kadar yüksek seviyede olduklarını ve Allah yolunda cihatta ve hayırlı amellerde nasıl birbirleriyle yarıştıklarını gösterir.
23 - Kadere iman eden bir kimse bilmelidir ki; çaba sarfedenlerin elde edemediğini, bazen gayret göstermeden elde etmek mümkün olabilir.
24 - Rasulullah (s.a.v.)'ın Ali (r.a.)'ye söylediği: "Yurtlarına telaşa meydan vermeden var" sözü; aceleye ve heyecana kapılmadan, düşünerek ve tedbirli olarak savaşmak gerektiğini gösterir.
25 - Savaşa başlamadan önce insanları İslama davet etme zorunluluğu vardır.
26 - Bir topluluğa daha önce tebliğ yapılmışsa ve onlarla daha önce savaşılmışsa, ikinci bir tebliğ yapmak şart değildir. Tebliğ yapılmadan saldırılabilir.
27 - Rasulullah (s.a.v.)'ın: "Onlara Allah'ın kendileri üzerindeki haklarını bildir." ifadesi, İslama davetin hikmetle, uyarıcı yolla ve güzel bir dille yapılması gerektiğini gösterir.
28 - İslama giren kişinin Allah'a karşı olan görevlerini bilmesi gerekir.
29 - Bir kimsenin hidayete ermesine vesile olmak çok büyük sevaptır,
30 - İslam tebliğcisinin bildirdiği hakikatler için yemin etmesi caizdir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) da böyle yapmıştır.
LA İLAHE İLLALLAH'IN MANASI
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Onların (ilah diye) taptıkları da Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar." (İsra:17/57)
"İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: "Beni yaratan hariç sizin taptığınız şeylerden uzağım." (Zuhruf: 43/26-27)
"Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Halbuki Allah'tan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir." (Tevbe: 9/31)
"İnsanlardan bazısı Allah'tan başka varlıkları O'na eşler koşarlar. Onları Allah'ı sevdikleri gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise her şeyden fazladır." (Bakara: 2/165) 
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Kim 'La ilahe illallah' der ve Allah'tan başka tapılanları reddederse, malı ve kanı haram olur. Onun hesabı Allah'a aittir." (Müslim İman: 23, Ahmed: 3/472)
İSTİFADELER
1 - Kelime-i Şehadet'in (tevhidin) yaşanması her şeyden önce gelir. İnsanın salih kimseleri Allah'la kendisi arasında vasıta tayin ederek bunların kendisini Allah'a yaklaştıracağına inanması veya zannetmesi büyük şirktir. İsra suresinin 57. ayetinde, Allah'a yakın olan salih kimselere, peygamberlere ve meleklere tapan müşriklere, bu yapmakta olduklarının büyük şirk olduğu bildirilmiştir.
2 - Tevbe suresinin 31. ayetinde, yalnız Allah'a ibadet etmekle emrolundukları halde ehli kitabın, haham ve rahiplerini Allah'tan başka rabler edindikleri açıklanmıştır.
Yahudi ve hristiyanların (ehli kitap) haham ve rahiplerini rab edinmeleri, bunlara dua ve ibadet etmeleri şeklinde değil; Allah'a isyan olan hususlarda onlara itaat etmeleri suretindedir.
Bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn Cerir şu hadiseyi naklederler:
Cömertliği ile meşhur olan Hatem et-Tai'nin oğlu Adiyy, İslamın ortaya çıkışında Şam'a kaçmış ve hristiyanlığı kabul etmişti. Kız kardeşi ve kabilesi müslümanların eline esir düşmüşlerdi. Rasulullah (s.a.v.), her zaman yaptığı gibi onlara da iyi muamelede bulunup serbest bıraktı. Adiyy'in kız kardeşi Şam'a giderek ağabeyinin affedildiğini bildirdi. Beraber Medine'ye döndüler.
Rasulullah (s.a.v.)'ın huzuruna girdiği zaman, Adiyy'in boynunda gümüşten bir haç vardı. O esnada Rasulullah (s.a.v.):
"Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler" ayetini okuyordu. Bunları işiten ve o sırada hristiyanlığa mensup bulunan Adiyy itiraz etti. Hadiseyi bizzat kendisi şöyle anlatıyor:
"Rasulullah (s.a.v.)'a:
"Onlar rahiplerine tapmıyorlar ki!" dedim. Rasulullah(s.a.v.):
"Evet tapıyorlar! Rahipler helal olanı haram, haram olanı helal kıldıklarında, onlar buna itaat ediyorlar. İşte bu onlara ibadet etmektir." buyurdu.
Adiyy (r.a.) bundan sonra müslüman olup İslama hizmet etmiştir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Ey ademoğlu! Ben size; 'apaçık düşmanınız olan şeytana değil yalnız Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur.' diye bildirmedim mi?" (Yasin: 36/60-61)
"Allah'a hiçbir şeyi eş koşmayalım, Allah'ı bırakıp birbirimizi rabler edinmeyelim..." (Ali imran: 3/64)
"Nefsini ilah edineni gördün mü?" (Furkan: 25/43)
Ve benzeri pek çok ayette geçen şeytana ibadet etmenin, insanların birbirlerini rab tanımasının, kendi nefsini ilah edinmenin, alim ve rahiplere tapmanın manası, onların karşısında diz çöküp yere kapanmak değildir. Bu şekildeki bir tapınma ne şeytana ne de, insana yapılmış değildir ki, Kur'an bunu ifade etmiş olsun. Buradaki nefsini ilah edinmekten maksat; insanın bizzat kendisine ibadet etmesi olmayıp, heva ve hevesine uyarak, nefsi isteklerinin kölesi durumuna gelmesidir.
Kur'an'daki "ibadet" ile "ilah ve rab edinmek" kelimelerinden maksat; Allah'ın emirlerine zıt olduğu halde din adamlarının emirlerini kabullenip bunlara uymaktır.
3 - Zuhruf suresinin 26. ve 27. ayetlerinde, İbrahim (a.s.):
"Beni yaratan hariç, sizin taptıklarınızdan uzağım."
sözüyle, Allah'ın dışında ibadet edilen bütün şeylerden uzak olduğunu belirtiyor.
İbrahim (a.s.)'in, yalnız Allah'a bağlanacağını ifade etmesi, "La ilahe illallah" kelime-i şehadetinin tefsiridir. Allah-u Teala bu gerçeği aynı surenin bir sonraki ayetinde şöyle bildirmiştir:
"İbrahim, ardından geleceklere bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler." (Zuhruf: 43/28)                                             
4 - Bakara suresinin 165. ayetinde yer alan "Onları Allah'ı sevdikleri gibi severler." sözü, müşriklerin Allah'a karşı büyük bir sevgi beslediklerini gösterir. Fakat bu onların müslüman olmaları için yeterli değildir. Allah (c.c.) onlar hakkında şöyle buyuruyor:
"Onlar Cehennemden çıkacak değillerdir." (Bakara: 2/167)
Allah'tan başka varlıkları Allah kadar sevenler Cehennemin ebedi azabını hakettiklerine göre, Allah'tan başkasını Allah'tan daha fazla seven, yahut Allah'ı hiç sevmeyip yalnız başkasını sevenin hali acaba nasıl olur!
5 - "Kim 'La ilahe illallah' der ve Allah'tan başka tapılanları reddederse, malı ve kanı haram olur. Onun hesabı Allah'a aittir" hadisi "La ilahe illallah" ın manasını en güzel şekilde açıklamaktadır. "La ilahe illallah"ı sırf dil ile söylemek kişinin malını ve kanını haram kılmaz. Hatta manasını bilerek yahut tasdik ederek söylese bile kabul edilmez. Ancak ve ancak manasını bilip kalbiyle ve diliyle tasdik ederek Allah'tan başka tapılanları reddeden kimsenin malı ve kanı haram olur. Bu konuda en ufacık bir tereddüt veya şüphe dahi onu bu haktan mahrum eder.
Görüldüğü gibi Allah'tan başka tapılanları reddetmenin önemi açıkça ortadadır ve şüphe götüren hiçbir tarafı yoktur.
BU ÜMMETTEN BAZILARI PUTLARA TAPACAKTIR
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Şu, kitaptan kendilerine biraz pay verilenlere bakmaz mısın? Cibte ve tağuta inanıyorlar ve diğer inkar edenlere: "Bunlar mü'minlerden daha doğru bir yoldadır." diyorlar."(Nisa: 4/51)
"De ki: Allah katında, bundan daha kötü bir cezanın (kimlere) olduğunu size haber vereyim mi? Allah'ın kendilerine lanet ettiği, üzerlerine gazab ettiği, ve onlardan bir kısmını maymun ve domuz suretine soktuğu kişiler ve tağut'a tapanlardır. İşte bunlar (ahirette) yerleri daha fena ve dosdoğru yoldan en çok sapmış olan kimselerdir."(Maide: 5/60)
"Bunun üzerine: 'Üstlerine bir bina inşa edin' demişlerdi. Rab'leri onların hallerini daha iyi bilendir. Onların işine galip gelen (nüfuzlu kimseler) ise: 'Mutlaka yanlarında bir mescid edineceğiz' dediler." (Kehf: 18/21)
Ebu Said (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Siz sizden öncekilerin yolundan gidecek, onları karışı karışına takip edeceksiniz. Hatta onlar bir kelerin deliğine girseler kesinlikle siz de oraya gireceksiniz."
"Ey Allah'ın Rasulü! Yahudi ve hristiyanları mı takip edecekler?" diye sordular. O:
"Başka kim olacak" cevabını verdi.(Buhari İ'tisam: 14. Müslim İlim: 6. Ahmed: 2/327)
Sevban (r.a.)'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'u Teala, arzı benim gözümün önüne topladı. Bütün şarkını ve garbını gördüm. Ümmetimin hakimiyeti arzın bu gördüğüm yerlerine kadar erişecek. Bana kırmızı ve beyaz iki hazine de verildi. Rabbimden ümmetimin umumunu kıtlık afeti ile imha etmemesini, varlık merkezlerini yok edecek yabancı düşmanı üzerlerine musallat kılmamasını diledim. Rabbim dedi ki: 'Ey Muhammed! Ben bir mevzuda hüküm verirsem onun önüne geçilmez. Sana ümmetin için istediklerini vereceğim. Onların umumunu kıtlıkla imha etmeyeceğim, bütün arz bir araya gelse varlık merkezlerini yok edecek yabancı bir düşmanı üzerlerine musallat kılmayacağım. Şu var ki, onlar birbirlerini kıracaklar ve birbirlerini esir edecekler." (Müslim Fiten: 19, Ebu Davud Fiten: 11, Tirmizi Fiten: 14, Ahmed: 5/278, 284.)
"Ben ümmetim için, başlarına geçecek olan, Allah'ın yolundan saptıran idarecilerden korkarım, bir kere üzerlerine kılıç kalktı mı kıyamete kadar üzerlerinden inmeyecektir. Ümmetime ait bir memleket müşriklere iltihak etmeden, bir kısım ümmetim putlara tapmadan kıyamet kopmayacaktır. Ümmetim içinden otuz yalancı peygamber çıkacak, hepsi peygamber olduklarını iddia edecekler. Ben rasullerin sonuncusuyum. Benden sonra peygamber gelmeyecektir. Ümmetimden bir cemaat kıyamet kopuncaya kadar hak din üzere muzaffer kalacaktır. Kendileriyle uğraşanlardan onlara bir zarar gelmeyecektir." (Ebu Davud Fiten: 1, Tirmizi Fiten: 9, Ahmed: 4/123, 5/278, 284.)
İSTİFADELER
1 - Yukarıda geçen ayetler, hadislerle açıklanmıştır.
2 - Ayet-i kerimede geçen "cibte ve tağuta inanmak" tan kasıt; sadece bunlara inandığını dille itiraf etmek değildir. Kalben tağutları reddettiğini, onlara buğz ettiğini, onlardan uzak olduğunu iddia ettiği halde; Allah'ın kanunlarına muhalif konularda onlara itaat eden, onları destekleyen, onları seven, onların mü'minlerden daha doğru bir yolda olduklarına inanan ve onlar için çalışan kimselere destek olanlar da tağuta inanıyor ve ona ibadet ediyor demektir.
3 - İslam için; küfrünü bilen, kafir olduklarını açıkça kabul eden kimseler, müslüman olduklarını zannettikleri halde küfür içinde olan kimselerden daha az tehlikelidirler. İkinci sınıftakilerin İslama verdiği zarar daha büyük ve daha sinsicedir.
4 - Ebu Said'in rivayet ettiği hadiste Rasulullah (s.a.v.)'ın bildirdiği hususlar İslam ümmeti içerisinde vuku bulacak; bu ümmet yahudi ve hristiyanların peşinden giderek onların yolunu harfiyyen takip edecektir.
5 - Rasulullah (s.a.v.)'ın ümmetinden bir kısmının putlara tapacakları haber verilmiştir.
6 - Rasulullah (s.a.v.) kendisinden sonra bir takım yalancı peygamberlerin çıkacağını haber vermiştir. Böyle bir iddiada bulunmak Kelime-i Şehadetle ve Rasulullah (s.a.v.)'ın Allah'ın rasulü olduğuna imanla tezat teşkil etmektedir.
7 - Diğer batıl dinlerin aksine hak dinin büsbütün ortadan kalkmayacağı, daima bir cemaat tarafından sürdürüleceği müjdelenmektedir.
8 - Bunun böyle devam etmesi, kıyamet gününe kadardır.
9 - Sevban (r.a.)'ın rivayet ettiği hadiste Rasulullah (s.a.v.)'ın bildirdiği büyük hakikatler şunlardır:
- Arzın şark ve garbının kendisine gösterilmesi ve buralarla ilgili haberin aynen gerçekleşmesi,
- "Kırmızı ve beyaz iki hazine" diye işaret edilen Bizans ve Kisranın hazinelerinin müsliimanların eline geçmesi,
- Rasulullah'ın ümmeti için dua ettiği iki hususun Allah tarafından kabul edilmesi,
- Müslümanlara savaş açılacağı ve bunun kıyamete kadar devam edeceği,
- Bu ümmetten bazı kimselerin putlara tapacağı,
- Ümmetinin umumunun kıtlıkla imha edileceği,
- Rasulullah'ın nebilerin sonuncusu olduğu,
- Ümmetinin birbirlerini kırıp esir edecekleri,
- Ümmeti için, başlarına geçecek olan Allah yolundan uzak idarecilerden korkması.
- Ümmeti arasında yalancı peygamberlerin türeyeceği,
- Hak din üzere sebat eden bir cemaatin her zaman var olacağı.
Bu hususların hemen hepsi vuku bulmuştur.
10 - Rasulullah (s.a.v.) ümmeti için özellikle sapık idarecilerden korkmaktadır.
11 - Putlara tapmaktan kastedilen mana hususunda açıklama getirilmiştir.


                                                                                            Muhammed Bin Abdulvehhab
 
  byeylemzayi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol